29 Aralık 2010 Çarşamba

ermiş, sörfçü ve patron

''Her insanın bir tek gerçek işi vardı, kendine giden yolu bulmak...
Kişiye düşen görev, kendi öz kaderini bulmaktı-Rastgele bir kaderi değil; 
ve onu tümüyle ve kararlılıkla kendi içinde yaşamaktı.
Bunun dışındaki her şey sanal bir varoluştu, kaçmaya yönelik bir girişimdi, kitlelerin ideallerine doğru bir kaçıştı,uyumluluktu ve insanın kendi iç varlığından duyduğu korkusuydu...''

Hermann Hesse
(Demian)

10 Aralık 2010 Cuma

ben yalnızlığı arkadaş edindğimden yalnız olmayan...
ve yanımda sevmediğim birinin fısıltısıyla yaşayan...
kendine yetmeye çalışan kendi gibi olan başkalaşanlara başkaldıran
hayatı hayllerle süsleyen ama her sonu gelmeyen masallar gibi haytın... gerçeklerini tokat gibi yiyen nacizane hayatın farklı bir dalıyım:):(
beni merak ediyor olman beni önemsediğini göstermediğini bilsemde fısıldayan kişi samimi olduğunu söylüyor...

9 Kasım 2010 Salı

gün(lük)!!!

geçen her güne katlanan katlayan ben bir sonraki güne hazırlanmadan geçmişe bakmayı ihmal etmeyiz...
doğruluğu tartışılsa da her günün özeti şeklinde buraya yazarsam monotonlaşmış (taşlaşmış) hayatı dillendirmekle daha beter hale getirmiş olurum...
'bugün başımdan çok ilginç bir olay geçti...'
demeyi çok isterdim ama geçmiyor...
çünkü herşey mükemmel...
çünkü AŞK yok...iş var
para çok huzur yok,
sağlık çok şükür... değeri bilmek yok...
bir şeyler varken bir olmayan diğerini çok kolay silinebilen bir hayatta bundan büyük macera aramaya ne hacet...


ama !!!
işe gittiğimde her gün farklı birine hayatının hiç unutamadığın bir an'ı sorsam ....
işte bu malzeme olur...
en zengin mutfağa sahipken yemek yapmayı bilmeye bir aşcı gibiyim...
imdaaaattt!!!

5 Kasım 2010 Cuma

bütün insanlar, liderler, dinler, yoksullar, okeyciler, komiler,beş hececiler,kırmızı halıda yürüyenler, kırmızı şarap içenler,kırmızı ışıkta bekleyenler, hepsi birden sokağıma doluşurken, önümde bir kız duruyor, nere kaçsam önümde hep bir kız duruyor ...

25 Ekim 2010 Pazartesi

sigara

Çok sigara içerdim
Pat diye bırakayım derken
Her sabah düşüncesiyle uyandım
Baktım olmuyor
...Yavaş yavaş uzaklaştım
.........Son içtiğim sigaradan sekiz saat sonra
Nefesim değişti...
İkinci sekiz saatte
Ciğerlerim onarıma başladı
Üçünü sekiz saatte
Yüzümün rengi aynı değildi artık
Sende öylesin sevgilim
Bak,alıştım olmayışına
Şimdi seni hiç sevmemiş gibiyim
Sigarayı özlüyor muyum? diye sorarsan
Sadece içenleri gördüğümde sevgilim
Sadece içenleri gördüğümde. . .

Ceyhun Yılmaz..

23 Ekim 2010 Cumartesi

ahh!!!
yağmur cesur, yağmur alt yazısız ve kör...
sokak çoçuklarını görmeyen, öpüşleri ayrtan...
alnına bilincsiz ıslatmanın çaresizliği yazılan...
yağmur yeryüzüne kaçışıyor benim gidecek yerim yok...
 

19 Ekim 2010 Salı

nerede kalmıştık?

elimde bir cevap, sorusu eksik.
şubat ayına saklıyorum  kopardığımın yüreğimin yeniden yeşermesi için...
Benden seni gizlerken, seni bulduğumda kaybettim seni...
seni çok seviyorum ve seni dileniyorum...

evet-hayır-(...)

evet mi?
evet denedim gördüm ve karar verdim
mutluyum çünkü denemekten KORKMADIM
hayır mı?
hayır tabi ki de
sen kimsin ki benim yanımda durasın...
sen kimsin ki ben hak edesin...
ya da ilgim yok kalbim boş...
bir başka deyimle 
-tipim değilsin...
(...)
(...) bu ne yaaa
gözüne bakarım 
mesajı atarım
isanım be insan
insanca duygularımı anlatan bana insanca vazifen olan cevap hakkını isterim sadece
kızmıyorum kii:(
ne hakla
sadece tanıyorum
soğumam için sebepler sunman güzel bir şey
en azından o da bir şey::)

17 Ekim 2010 Pazar

iman-ibadet-namaz-temizlik

dürüstçe açık olmak tüm mesele buysa eğer biz insanlar neden çekiniyoruz...
çok basit insanız...
insan kaybetmekten korkar...
korku insanı keşfetmeye zorlar...
ve en kolay keşifse yalandır:))
tüm mesele bu...

çözüm: iman
imanı güçlendiren ibadet
ibadetin temeli namaz
namazın zamanı böler(5)
bu da bizi programllı biri yapar...
sonuç:programlı biri prensibi oturmuş hayatı düzgün yaşar... bu yaşam bizi dürüstlükten doğruluktan alıkoymaz...

garip

garip olan bulduğunu sandığın şeyin gerçekten elde edip etmediğidir...
garip olan eline geçen ilk fırsatı değerlendirememdir..
garip olan geriye bakıp neden diye sormandır...
öyle bir andır ki o kuşun kapanın içindeki yemi almasıyla avcının tepki vermemesi gibi...
geldi...
vurdu...
geçti...
afallamak
bu olsa gerek...
 

15 Ekim 2010 Cuma

oyun

Aşkı gördüm sandım... 
haykırdım!!!
bağırdım!!!
çağırdım!!!
ama çoktan oyun bozulmuştu...
çelik çömlek patlamıştı...
gözümden akan yaş oyunu kaybettiğimin göstergesiydi..
ebe bendim...
kovaladım
ama yakalayamadım...
umudumu kaybettiğim an fasülye olduğumu öğrendiğim an'dı...
o günden sonra öğrendiğim tek şey Aşk ın oyun olduğu ve büyüdüğümde ise rolden role geçsekte asla gerçek sahnede olamayacağımdı...

3 Ekim 2010 Pazar

şizofrenden heceler

duvar saati
gazoz kapakları
hayata tüküren orospular
ruj izleri
kırılgan aynalar 
korkak orgazmlar
ıslak dudaklar 
geri alınmış sözler
çiseleyen bakışlar
tehlikeli şiirler
devrimci çoçuklar
sızılı eller
erkeksiz kadınlar
kadınsız erkekler
ürkek mermiler
morarmış güneş
...
hepsi senle tanımlanmak için dolaşıyor bedenimde ve bununla beraber sözlüğümden eksilen nice kelimeler... Dedim ya, göğsüme vuruyor yalnızlık denilen popüler kelime...

1 Ekim 2010 Cuma

yalnız gibiydi ağlamaklı yüreğinde
acısı ne yalnızlığından ne aşk acısındandı
ne terkedilişti sebep ne yokoluş
sadece aradığını bulamamıştı...
her seferin arayışlar içinde bulsa da kendini hep inkar etti...
okyanus ortasında girdaba yaklanan bir balık misali tutunacak dalı
son ana kadar bekledi...
balık suda boğulurmu demeyin
insan kadar kendi kendini boğmayı başarabilen bir varlık varyaa daha ne olsun
sonuç mu halaaa aramaktan kendini bırakmayan BEN tek çarenin
ALLAH yolunda atılcak bir adım olduğunun farkındyım...
sonuç mu o adımı atacak cesaret
korkuyormuyum
evet galiba...

3 Eylül 2010 Cuma

Sen bilirsin ama kalbin bilmez bunları,
Yaşadıkça yaşar sevdalar kalbinde,
Büyüdükçe büyür kalbin, her sevdayı saklar içinde,
Gün gelir sığmaz olur kalbin göğsüne,
Taşıyamaz olur bedenini, artık yorulur…
Duyguların ağır gelir; ezilirsin
Bir gün açıklanmamış duygularınla köşende,
Teslim olursun ölüme,
Sessizce…

23 Ağustos 2010 Pazartesi

bi gun karsima cuktun ve o bakislarinda kizginligin ifadesi vardi. yasattiklarimin bir ifadesimiydi yoksa terk edisimin mi. ama inan gecwn hee gun sordum dogru olan sem miydin diye. tum haykirmam tum cabam bosa gitmesin istedim senli bir gelecek hic dusunemedim. ama isin gaeip olan yani seni tum saf kalbimle sevmemdi tum heyecanimi senin bana yasatmandi. aslolan zaten benimde sakladigim o kizgin kalbin bende de olmasiydi. insan severken nasil birakabilir derdim hep:( insan sevip de ayrilabiliyorsa sevdiklerinden o insan degildir siyordum ama bosmus dusuncelerim... havadaki ruzgarla gelwn koku arkamda calan piyano ve keman sesleri senin yoklugunu benim yalnizligimi artiran en agir etken. ve ben bundan vazgecemem:):(

19 Ağustos 2010 Perşembe

...

noktalama işaretleri bulunduğu her 29 harfin yanında harflere anlam katan çok basit simgeler olan bu işaretler topluluğu aslında koca bir yaşamında bir özeti değilmi?

yalnızca beyaz perde

her bir seans için beklenen dakikalar heyecenımı artırmakla beraber filmin konusun ve kapağına bakarak yürütülen sonlarla dolar hep...içeri atılan adım bi dünyamı karartan ve başka bir alemi aralayan kendinden ille de bir anıyı koymaya bir kalıba oturtmaya çalıştığın o dakikalar en güzel anlardanadır...
ama nedendir bilinmez filmin başarısı mı büyüktür yoksa gerçekten çok mu kaptırırım bilinmez 2 hatta 3 hafta etkisinde kaldığım filmler yüzünden gözümden akan o yaşların hesabını kime soracağını da bilemeyen ben,her seferinde nedensiz ağlamalara ve psikolojisi altüst olmuş ergen triplerine sokmama neden olan o filmlerden asla ama asla kopamamışımdır...
kapıdan içeri girmekti mesele...ilk adımda belliydi sorunların başı...sordum kendime dışardan ben mi topladım diye...iletişim denen şey doğada insanlar yokken başlamışken biz düşünübilen varlıklar olarak kendimizi büyütmek marifetken iletişimi en basit canlılardan bile örnek alamamışız....anladım ki her şeyin başı iletişim kurmak sa...eeeee daha nee!!!! her çatıda baz istasyonu her evde oda sayısı kadar tv...kişi sayısından fazla telefon ve sınırsız internetin olduğu bir ortamda iletişim kurmak için gerekli olanları dizerken onumuze; aynaya bakmayı, dokunmayı, koklamayı, acıyı tatlıyı klavyemizin parantezlerine sığdırdık...hani o safl temiz gülümseyen bakışlar....kendimizi büyüttüğümüz o dünyanın esiri olan bizler gökyüzüne bakıp uçmayı hayal eden çoçuklar değil facebook ilişkisi var yazısını yazacağını düşleyen neslin önderi olmayı bir görev bildik....

18 Ağustos 2010 Çarşamba

‘’Hüzünlü filmlerle büyüdüm ben, ağlayanları gördükçe ağladım. Şimdi ne vakit ağlasam, canını yakıyorum birilerinin ‘ neden mi???
aldattım, aldatıldım, kaçtım,çırılçıplak kaldım hayallerde bir gençliğin en aktif dönemlerinde çılgınca sevişmek yerine çılgın hayaller peşinde koştum....ipini koparmış bir köpek gibi hırçın ortada çaresiz sahipsiz ve aç kaldım...bu açlık oyle dayanılmaz vurduki sevginin açlığında bir köşede ölmeyi bekledim bekledim bekledim...belki bir umut biri tutar da elimden kaldırır beni o pis duvar köşesinden...umuda bağlı kalmak acıların en büyüğü olduğunu çok sonra anladım....

13 Ağustos 2010 Cuma

ne söylenebilir ki bir sona gelmişken
ne kadar sevdiğimi mi yoksa ayrılmanın zorluğunu mu?
insan kucaklaşmayı çok iyi beceremediği gibi ayrılamsını da bilemeyen canlılar kervanı içinde...
peki şimdi geleceğe dair planlardan mı bahsetmeli yoksa geçmişin izlerini mi anlatmalı
....
yok yok

en iyisi gelen trene atlamalı ve gitmeli bir sonraki durağa...her durağın yeni umutlar kapısına giriş olduğunu düşünerek...
en iyisi mi umut trenine umuda yolculuk adı altında binmeyi kaçmak değil tutunuş olarak algılamak...

5 Temmuz 2010 Pazartesi

yasak sokak'tan

İhtiyarlamış eller gibi titrek kalır iki avuç, keşfedilmeyi bekleyen, henüz teslim alınamamış genç bir vücut karşısında... Gittiğin yerden çok, nasıl gideceğini düşündüğün, olacakların sürekli renk değiştiren ahenginden çıkma boşlukta serbestçe düşmeye başladığın o ilk anlar, ne olduğunun farkında olmadan, sebepsiz hu...zurlu hissedersin kendini... Dokunamazsın, hoşuna gider!

4 Temmuz 2010 Pazar

şizofrenden heceler


her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada bazen kaybetmek en doğru seçimdir. ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeçiştir. bazen öpülesi gözyaşları dökmenin kutsal olduğunu düşünüyorum. Ben kutsal mıyım peki? bazen olmaz dediklerin olur seni mutlu edebilecek ama her şeyi bırakıp köşene çekilmeyi tercih edersin. cam kenarında... sessizce oturmak, iyi gelir, iç sesini duymana

Atilla İLHAN

ne vakit bir yasamak dusunsem
bu kurtlar sofrasinda belki zor
ayipsiz fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yasamak dusunsem
sus deyip adinla basliyorum
icimsira kimildiyor gizli denizlerin
hayir baska turlu olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin...


varmı daha otesi???
... ona kötü bir şey olsun istedim.
bana aşık olsun istedim''

lale müldür

çocuk(tum) :):(

çocuktum..
hep kardan adamlar süslerdi düşlerimi
büyüdüm..
hep kandan adamlar oydular yüreğimi

çocuktum..
hep ölümsüz aşkları okurdum masallarda
büyüdüm..
ne aşklar satıldı o körkütük masalarda

çocuktum..
şerefti itibardı bütün kapıları açan anahtar
büyüdüm..
hiçbir güç tanımadım para kadar

çocuktum..
saçlarından yakalardım ümitleri
büyüdüm..
ezberledim bütün ihanetleri

çocuktum..
yaşam bir yağmur gibi düşerdi avuçlarıma
büyüdüm..
şimdi hep çocukluğum geliyor aklıma

sakın sen büyüme çocuk!

MUT(SUZ)

Kim istemez mutlu olmayı

Mutsuzluğa da var mısın?

sevmeden edemiyorum

insan soyunun tumune beea
deli olmak içten değil
kaç kez niyet ettim
topunu kendilerine , ALLAH'a
ve şeytana bırakayım diye ..
ne halleri varsa görsünler !!

yine de rastlar rastlamaz bir insan yüzüne
sevmeden edemiyorum